Candida (Kandida) ve sebep olduğu durumu ifade eden Candidiazis ( Kandididazis), sağlık problemleri arasında son 15-20 yılda daha sıklıkla bahsedilen bir konu olmuştur. Bu konunun öneminin anlaşılması, aslında insan vücudunda yaşayan faydalı- zararlı bakteri toplulukları yani mikrobiyal floranın öneminin anlaşıldığı döneme rastlar. Çünkü mikrobiyal florada bulunan bakterilerin dışında bazı mantarlar ( mayalar) da normal floranın üyesi olarak bulunur. Bunların en önemlisi Candida cinsi mantarlardır. Candida cinsi mantarlarda yaklaşık 200 farklı tür olmakla birlikte, insanda hastalık yapıcı yalnızca 5-6 tür bulunur. Bunlardan en önemlisi ve hastalık etkeni olarak en çok görülen (tüm Candida enfeksiyonlarının %75’i) Candida albicans’tır.
Candida albicans deride, ağız boşluğunda, solunum ve sindirim sistemleri mukoz membranlarında ve üro-genital bölgede bulunur. Özellikle antibiyotik kullanımı, mayaların miktarında aşırı artışa sebep olur. Bu da bağırsak genelinde ve daha ileri aşamada sistemik olarak tüm vücutta maya enfeksiyonlarına yol açar. Diyabetli ve bağışıklık sistemi zayıf kişilerde Candida enfeksiyonu oluşması daha kolaydır.
Önemli Bir Problem Candidiazis
Aslında bu konu, ayrı bir kitap olacak kadar derinlikli incelenecek ve anlatılacak bir konu olmasına rağmen, burada ana hatlarıyla bahsetmekte fayda vardır.
Normalde insan vücudunda dengeli mikrobiyal florada zararsız halde bulunan bu mantar türü (Candida albicans), insanda hastalık yapıcı (patojen) etkenlerin başında gelir. Bağışıklık sisteminde bir zayıflık, mukozalarda Candida enfeksiyonları oluşmasına yol açar. Buna Candidiazis denir. Özellikle antibiyotik kullanımını takiben mikrobiyal floranın bozulması sonucu, ağır anemi, diyabet veya AIDS hastalarında olduğu gibi bağışıklık sistemi savunmasının bozulması durumunda ağız, vajina ayrıca özafagus ve mide-bağırsakta Candida enfeksiyonları sık görülür.
Organ nakli yapılmış hastalarda veya kemoterapi alan hastalarda kan yoluyla yayılarak böbrek, karaciğer, dalak ve beyin gibi iç organlarda Candida albicans’ın çoğalıp ürediği tespit edilmiştir. Bunların dışında, beslenmede işlenmiş gıdaların ve şekerin yer alması, besleyici maddelerin yetersiz alınması (mineral ve vitamin eksikliği), mide asidi yetersizliği sindirim sisteminde normal mikrobiyal flora dengesini bozarak Candida’ların aşırı artışına sebep olur.
Rutin laboratuvar testleriyle tesbit edilmesi pek mümkün olmayan Candidazis varlığını Hemobiyografik Kan Analizi ile tesbit etmek mümkündür.
Yapılan araştırmalarda aşırı yorgunluk, kabızlık, bulantı, alerjik durumlar, ağız ve boğazda pamukçuk, tekrarlayan enfeksiyonlar, akne, tatlıya aşırı düşkünlük, kilo vermede güçlük, insülin direnci, obezite, karında şişkinlik ve aşırı gaz, tekrarlayan kulak enfeksiyonları, yutma güçlüğü, dil üzerinde beyaz tabaka ve metalik tat, nefeste kötü koku, konsantrasyon güçlüğü, uyku bozuklukları, dikkat eksikliği, fibromiyalji, yemek sonrası halsizlik ve uyku hali, hafızda zayıflık, depresyon gibi birçok sağlık probleminin Candidiazis ile bağlantılı olduğu gösterilmiştir.
Önemli olan, kişiye özel ve detaylı bir planlama ile Candidiazis’in sebeplerini bularak bunları ortadan kaldırmak, ayrıca hücresel sağlığı destekleyici ve vücuttaki mikrobiyal florayı dengeleyici uygulamalar yapmaktır. Elbette bu konuda beslenme ve yaşam alışkanlıklarında tutarlı ve devamlılık arzeden tedrici bir değişim takip etmek oldukça önemlidir.