Vücudumuzda bulunan mikroorganizmaların (mikroflora) çeşitleri ve miktarları, vücutta bulundukları yere göre değişkenlik gösterir. Örneğin, el üzerinde bulunan mikroplarla, burun ve ağız boşluğunda ya da bağırsaklarda bulunan mikroplar birbirinden farklıdır. Yapılan bir araştırmaya göre, tipik olarak el ve avuçlarda 150 den fazla farklı mikrop olduğu ve bunların yaklaşık %17 sinin aynı kişinin ellerinde ortak olarak bulunduğu, %13 ünün ise farklı kişilere el temasıyla geçerek bir anlamda paylaşıldığı tesbit edilmiştir.
Önemli olan diğer bir nokta, yaş ve cinsiyete göre de bu mikroorganizmaların çeşit ve sayılarında değişkenlik olmasıdır. Cinsiyete bağlı mikroflora değişkenliği yanında, bebeklik dönemindeki mikroflora ile yetişkin ve yaşlılık dönemindeki mikroflora arasında çok önemli farklar vardır. Örneğin, daha hayatın başında yeni doğan bir bebeğin hangi tür mikroplarla hayata başlayacağı öncelikle bebeğin doğum şekliyle belirlenir. Doğumdan yirmi dakika sonra, normal doğumla dünyaya gelen bebeklerin mikroflorası, annenin doğum kanalındaki mikroorganizmalara büyük oranda benzerken, sezeryan yöntemi ile dünyaya gelen bebeklerdeki mikroflora daha çok cilt üzerinde bulunan mikroorganizmalardandır. Bebeğin mikroflorasındaki yeni kazanımlar ve değişimler, hayatın ilk birkaç yılı boyunca devam eder. En erken süre olarak birinci yılın sonunda, bebeğin sindirim sistemindeki mikroflora yetişkin mikroflorasına benzemeye başlar. Bu konuda yapılan çalışmalar, yaşamın ilk 2,5 yılından sonra mikrofloradaki çeşitliliğin yaşla birlikte önemli derecede arttığını göstermektedir. Bu çeşitliliği etkileyen beş önemli nokta vardır. Bunlar, bebeğin doğumdan hemen sonra ilk olarak anne sütü alması, bebeğin 3 ayın içinde ateşinin yükselmesi, 4-5. aylarda pirinçli mamaya geçilmesi, 5. aydan sonra hazır mamalar ve sofradaki yemeklerden verilmesi, antibiyotik tedavisi alması ve yetişkin gibi beslenmeye geçmesi olarak tesbit edilmiştir. Burada ilginç olan ve bir o kadar da önemli olan nokta, beslenmede yapılan her bir değişimle bağırsak mikroflorasının yeniden değişmesidir. Yani bu, beslenmedeki her değişimin , bebeğin bağırsaklarında yaşayan mikrop çeşit ve sayılarını eş zamanlı olarak etkilediği ve değiştirdiği anlamındadır. Dolayısıyla vücudun karşılaştığı ve tanıştığı mikroorganizmalar ve bağlantılı olarak etkileşime girdiği genetik materyal yani bu mikropların DNA’sı da hem değişmekte, hem de artmaktadır.
Özetlemeye çalıştığımız bu önemli bilgilerden kısaca anlaşılması gereken noktalardan birincisi, el temizliğine çok dikkat edilmesidir. Beslenme ile ilgili olarak ise, yediğiniz her lokmanın hem sizin vücut hücrelerinizi ve hem de vücudunuzda yaşayan mikroflorayı çok etkili bir şekilde değiştirip dönüştürdüğü konusudur. Dolayısıyla bu yolla, ya sağlıklı bir hayata, ya da hastalıklı bir hayata doğru gitmek sizin elinizdedir.
Yani kısaca, vücudunuzun neye benzemesini istiyorsanız ve hangi hastalıklarınızın olmasını istiyorsanız, ağzınızdan giren her lokmayı ona göre seçin … Çünkü ne yerseniz, hakikaten o’sunuz, isteseniz de, istemeseniz de…